Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 Kasım 2002’den bu yana her sandıktan galip çıkan bir lider.
Kıskançlıktan mı, hasetten mi nedir, içeride ki siyasi muhalefet, rekabet yerine Erdoğan düşmanlığına dönüşmüştür.
ABD öncülüğünde batı, bu muhalefeti açıktan destekliyor.
Biden daha adaylık sürecinde darbe ile değil, muhalefeti destekleyerek Erdoğan’dan kurtulacaklarını ifade ediyordu.
Irak işgaline karşı çıkan Bülent Ecevit’e önce 2001 krizi ile darbe vurdular, sonra en yakınında tuttuğu, değer verdiği kişiler partisini dağıttılar, Ecevit’i sattılar. Sağlığı bozuk dediler. Hatta sağlığı ile oynadılar iddiaları da var ki hastanesi değiştikten sonra iyileşmişti.
Bütün bunlar ABD çizgisinden sapmanın cezasıdır 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan 21.Dönem seçiminde yüzde 22.19 oy oranı ile birinci parti olan DSP, 3 yıl 6 ay 15 gün sonra 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimde yüzde 1.22 ile “diğerleri” arasında yer almıştır.
ABD Ecevit’e yaptığının fazlasını Erdoğan’a yapmıştır.
Ekonomik saldırı, kur operasyonları, gezi olayları, 17-25 Aralık yargı darbesi, 15 Temmuz askeri darbe girişimi tamamen ABD tezgâhıdır.
Davutoğlu ve Babacan’a parti kurdurulması, kurulan altılı yedili masalar gibi aklınıza gelebilecek her türlü düzenbazlıklar Batı desteklidir.
Erdoğan karşıtlarınca da yapılmaya devam edilecektir.
Çünkü Reis eğilmiyor Türkiye’yi savunuyor.
Dikkat edin; Selahattin Demirtaş’ın eşi İstanbul’a aday olmaya kalktı, Kandil’den rest çekildi ve CHP ile DEM’in iş birliğine işaret edildi.
Kandil demek ABD demektir.
ABD Erdoğan’sız bir Türkiye siyaseti istiyor.
Kandil Türkiye’yi bölmek ve ABD’nin çizgisine çekmek için kullanılan elverişli bir aparattır. Muhalif yapıya ABD desteği de bundandır.
CHP ittifak yapalım ama gizli kalsın demek zorundadır.
Çünkü milletimiz böyle bir beraberliği devletin bekası için tehlikeli bulur ve izin vermez. Bu sebeple seçimde gösterilecek DEM adayları çok yerde göstermelik adaylar olacaktır.
Büyük illerde DEM Parti üyeleri meclislere CHP listelerinden taşınacaktır. Bazı ilçelerde aday bile göstermeyebilirler. Alın size taze bir haber.
DEM Parti Polatlı, Yenimahalle ve Bala ilçelerinde gösterdiği adayları Mansur Yavaş lehine geri çekti.
Ankara böyle de İstanbul ne âlemde derseniz; CHP öyle demlendi ki, simsiyah katran gibi oldu.
Bu çay içilmez mideye tahriş eder.
Harislikleri (açgözlü) yüzünden bazı siyasi acemileri “ben olmasam olmazdın” moduna sokmuş ki, “belediye seçimlerinin beka ile ilgisi yoktur” dediklerini duyuyoruz. “Öyle ilgisi var ki topla tüfekle baş edilemez”
Bir belediye reisi düşünün; Belediye imkânlarıyla terör unsurlarını besliyor.
Bir belediye reisi düşünün; Bu kişi gençlik için festival düzenliyor ve cinsiyetsiz ortamlar oluşturuyor. (Mesela kız oğlan aynı lavaboyu kullanıyor.)
Bir belediye reisi düşünün; Mahalle komitelerinde eş cinsel kotası koyuyor.
Bütün bunlar bizim milletimizin değerlerine aykırıdır.
Doğu illerimizde terörle boğuşurken, batıda toplumu ayakta tutan milli manevi değerlerimizi koruma savaşı vermek zorundayız. Hangimiz kızını böyle ortamlara gönderir?
Maalesef CHP’den İstanbul’da, Bursa’da seçilen belediyelerde bu aykırı yapı destek görmüştür.
Bu durum gelecekte Türkiye’nin felaketi olur.
Bu konu ile ilgili Doğu Perinçek CHP yönetimini eleştirip ’Eşcinsel çocuklar, lezbiyen çocuklar, travesti çocuklar’ diye bir pankart yapan dönemin CHP’li Kadıköy ve Şişli Belediyelerinin Kent Konseyleri cinayet işlemektedir.
Bu geleceğimize yönelik bir cinayettir. ABD’nin küreselleşme döneminde, 1980’den sonra Türk toplumuna mezhepsel etnik kimliklerle birlikte uyuşturucu, fuhuş, intihar ve eşcinsellik dayatıldı.
Bu, topluma karşı bir cinayettir. Eşcinselliği insan hakkı olarak göstermek hatta bunu çocuklara kadar indirgemek, ABD’nin küreselleşme döneminde dünyaya dayattığı, milleti ayakta tutan bütün değerleri yıkıma uğratma girişimidir.
Modern geçinen çürümüş çevreler, bu rezilliği yaptığında; bunu görmezden gelen tavrın Atatürkçülükle, modernlikle, ilericilikle hiçbir alakası yoktur.
Eşcinsellikten yana bir Atatürkçülük olamaz! Diyerek olayın geleceğimize yönelik bir cinayet olduğunu, gelecek tehlikesinin devletin bekasına saldırı olduğunu ifade etmiştir.
Yazar Hilal Kaplan’ın tespitlerine göre bundan on yıl önce Amerika’da eşcinsel evlilikler yasal değildi. Evlat edinmeleri yasaktı. 2011’de Obama yönetimi evliliği “erkek ve kadın arasındaki birliktelik” olarak yorumlayan yasayı kaldırdı.
Anayasa Mahkemesi’nin 2015 yılında verdiği kararla eşcinsel evlilik Amerika’daki tüm eyaletlerde serbest hale geldi.
Eşcinsellerin evlat edinmesi de 15 eyalette serbesttir. Dikkat ederseniz hep adım adım bir ilerleme vardır. Türkiye’de de cinsiyetsiz uygulamalar, mahalle komitelerinde kotalar (Nilüfer Belediyesi) gibi alıştıra alıştıra bir seyir takip ediyorlar.
Bu gidişle aşağıya aldığım olayın bizde de normalden sayılacağı günleri bekleyin.
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'nın ölümsüz şiirinde yer alan:
Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne oldu ise bize; hep azar azar oldu
Dizeleri ile değerlerimizi nasıl kaybettiğimizi çok net ifade etmiş.
Belediye başkanlığı ve bir dönem bakanlık yapmış olan bir milletvekili arkadaşım anlatmıştı.
İstanbul belediyesini temsilen Berlin Belediyesini ziyarete gitmiştim.
Belediye başkanı bizi girişte karşıladı ve bana “alevi misin? Sünni misin?“ diye sordu.
Soruya çok sinirlendim (Ben şantiye mühendisliğinden geliyorum bizim ağzımız biraz bozuk olur bağırır çağırırız.) daha selam vermeden böyle bir soru hadsizliğine ben de cevap olarak “sana ne lan ib..” diye o argo kelimeleri kullanarak cevap verdim ve tercümana da aynen çevir dedim.
Çeviriye adam tebessüm etti.
Görüşmemiz bittiğinde memnun olduğunu belirtip size Türkiye’de bile içmediğiniz lezzette bir Türk kahvesi ikram etmek istiyorum dedi ve kahvelerimizi içtik.
Ayrılma vakti ben de kendilerine “eşiniz hanımefendi ile beraber sizleri İstanbul’da ağırlamak isteriz” davetinde bulundum. Bizim heyette bazı arkadaşlarda bir tebessüm oluştu.
Ayrılınca neden güldüklerini anlattılar.
Meğer Berlin Belediye başkanı Klaus Wowereit erkekti amma kocası olan bir erkekti.
Belediyeler doğumdan ölüme kadar vatandaşla beraberdir. Bu sebeple çok seçici olmalıyız.
Düğünde oynayıp, cenazede ağlayanı değil, projesi olanı, eser üreteni özetle tatil yapanı değil, çalışanı seçeceğiz.
Bunun aksi durumlarda seçtiğiniz başkanın çok değer verip “yol arkadaşlarım” dediği kişilerin, dört saat süre ile balya balya paraları saydığı görüntüler medyaya düşer.
Bu paralar için “külahıma anlat” misali açıklamalar duyacağız ama mızrak çuvala sığacak gibi değil.
Sizce bu paraların kaynağı nedir?