Bin dört yüz yıl süren bu mücadele, Her asır büründü başka bir hale
Hedef Anadolu hedef Son Kale, Oyun aynı oyun sahne Aralık
Hem oynayan, hem de yazan kiralık, Vatan satıcılar üç beş paralık
Bu kavga Çan ile Bilal Kavgası, Bu kavga Haç ile Hilal kavgası
(Şair Cengiz Şahin)
Aklım İstanbul’da. Ben Azize Sophia’yı (Ayasofya) düşünüyorum ve çok acı çekiyorum. (Bugün görev başındaki Papa Franciscus).
Bir önceki 2005-2013 yıllarında Papalık yapan XVI. Benedictus Almanya Bavyera bölgesi kardinaliyken Münih’te katıldığı Bizantinistler kongresinde “Ayasofya'nın kubbesi üzerinde Hıristiyanlığın yıldızı parlayacak." demiş salonda dakikalarca alkışlanmıştır. (Tarihçi Halil İnalcık bizzat bu olaya şahit olmuş ve “Bir tarihçi olarak uyarıyorum; Batı hiçbir zaman vazgeçmedi."). demiştir.
Bizans imparatoru Romanos Diogenes, Ayasofya Kilisesi’nde düzenlenen törenden sonra 13 Mart 1071 günü güçlü bir orduyla yola çıkmıştı. 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt’te Sultan Alparslan Bizans ordusunu yenilgiye uğratmış; "Anadolu benim ve milletimin olacaktır. Onlara yeni bir yurdun kapısını açıyorum." demiş ve bu toprakları vatan edinmiştik.
1088 yılında Bizans hükümdarı I. Aleksios ''Türklerin Hıristiyanlık için bir tehdit olduğunu, birleşip Haçlı seferlerini başlatmanın şart olduğunu'' vurguladığı Papa'ya yazdığı mektuptan beri saldırılar kesintisiz sürüyor.
Tarihimizde üç büyük vatan zaferimiz var. 26 Ağustos 1071 tarihli Malazgirt zaferi ile Vatan kurduk. 17 Eylül 1176 tarihli Myriokephalon muharebesi ile Selçuklular Bizans’ı ikinci kez bozguna uğratınca Anadolu’nun kesin tapusu alınmış vatan korunmuştur. 26 Ağustos 1922 Başkumandanlık Meydan Muharebesi ile de Bizans’ın torunları Yunan, bozguna uğratılmış ve vatan işgalden kurtarılmıştır.
Fener Rum patriği Gregorius’un 1821 yılında, işbirliği içerisinde bulunduğu Rus çarı Aleksandr’a gönderdiği mektup, üzerimizde oynanan oyunları açıkça göstermektedir.
Türkler’in (Müslüman) dinlerine bağlı olduklarını, zeki ve savaş meydanlarında yenilmelerinin, yenilseler de tekrar eski hallerine gelebildikleri gibi hasletlerini sayıp ne yapmak gerektiğini anlatırken aşağıdaki satırlar ibretamizdir.
Türker’de evvela itaat duygusunu kırmak ve manevi bağlarını yok etmek, dini metanetlerini zaafa uğratmak icap eder. Bunun da en kısa yolu, milli ve manevi ananelerine uymayan harici fikirler ve davranışlara onları alıştırmaktır.
Mektup ele geçirilince patrik idam edilmiştir. Vasiyetinde “Bizans kartalı havalanacak, ayin tamamlanacak ve Türkler İstanbul’dan kovulacaktır. Bu gerçekleşinceye dek bu kapı (Fener Rum Patrikhanesinin kapısı) kapalı kalacaktır” demiştir.
Türkiye’nin günümüzde yaşadığı olumsuzlukların temeli şark meselesine dayanır Kelime anlamıyla doğuya bakış veya doğu bilimi olarak anlaşılsa; gerçek farklıdır.
Fransız tarihçi Eduart Driault “Müslümanlarla Gayrimüslimlerin kavgasıdır”
Batılılar; Türklerin Anadolu’ya girişini engellemek, eğer girerlerse İstanbul’u almalarını engellemek, alırlarsa Trakya’ya geçişlerini engellemek, eğer geçerlerse Avrupa’yı ele geçirmelerini engellemek şeklinde başlatılan şark meselesi, (Hilâl ile Haç’ın) Müslüman Türklerle Hıristiyan Avrupalıların meselesinden başka bir şey değildir.
İngiliz Başbakanlarından William Ewart Gladstone (5 Eylül 1876) "Türkler insan olmayan numunelerdir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli, Anadolu'da yok etmeliyiz."
Bir diğer İngiliz Başbakanı Lloyd George (23 Şubat 1921). "Türkler, bir insanlık kanseri, bu belayı ve potansiyel dert kaynağını Avrupa'dan def etmek gibi büyük bir fırsatı gerçekten kaçırmayalım" diyordu.
Fransız yazar Voltaire de, Türk dilini ve onu konuşanları Avrupa’dan sürmek gerek. İnsanlığın iki büyük baş belası var: Birincisi veba, ikincisi Türkler'' demiştir.
Fransız gazeteci Laurent Arthur de Plessis bir Fransız TV kanalına yaptığı yorumda Türkiye’ye, daha doğrusu müstakbel “Akdeniz fatihi” ilan ettiği R.Tayyip Erdoğan’a karşı İtalya, İspanya, Yunanistan ve Fransa’dan oluşacak bir Haçlı donanması kurulması çağrısında bulunmuştur. (Mustafa Armağan 7 Eylül 2023).
Eylül 1997’de Fener Rum Patrikhanesinin düzenlediği “Din, Bilim ve Çevre“ konulu Sempozyumda, dağıtılan haritada Karadeniz “Pontus Gölü“ olarak gösterilmiştir.
Karadeniz limanlarına düzenlenen seyahatte kullanılan geminin adı “Venizelos”tur (Anadolu’yu işgal emrini veren başbakan).
Patrik Türkiye ziyaretinde Alman Cumhurbaşkanına “Aziz Andreas” nişanı (Anadolu’yu Hıristiyanlaştırmakla görevli havarinin adı). takmıştır.
Patrik, resmi belgelere “Konstantinapol’deki tahtın temsilcisi” sıfatıyla imza atar.
Birinci dünya savaşı; Osmanlı 7 cephede savaşmaktadır ve eli silah tutan herkes cephelerdedir. 1914'te Mart ayında Taşnak yöneticileriyle bir toplantı yapılır. Savaşta Ermenilerin desteği sorulur, Ermeniler destek sözü verirler.
Daha sonra kendi aralarında toplanan Ermeniler; tarihi fırsatın doğduğunu ifade ederek, “Osmanlıdan kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür.” sloganıyla harekete geçip seferberlik ilanıyla ele geçirdikleri silahlarla katliamlara başlalar.
Osmanlı Hükümeti, Ermeni ayaklanma ve katliamları karşısında, önce Ermeni patriğini, mebuslarını ve önde gelenlerini çağırarak Ermeniler Müslümanları katletmeye devam ederlerse gerekli önlemlerin alınacağını bildirmiş, sonuç alınamayınca, 24 Nisan 1915’de Ermeni komitelerini kapatmış ve 2345 Ermeni yöneticiyi, devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklamıştır. (Sözde soykırım yıldönümü olarak bu tarih seçilmiştir).
Ermenistan’da iki dönem devlet Başkanlığı yapan görev sonrası “anayasal düzeni devirmek” iddiasıyla birkaç kez tutuklanıp hapse bile giren Robert Koçaryan, “Ermenistan hükümetinin asılsız soykırımın tanınması yönünde çaba harcadığını ve Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerden bu amacın gerçekleştirilmesi için siyasi yardım sağlamasını beklediklerini” ifade etmiştir.
Kendi cumhurbaşkanları soykırım iddialarının asılsız olduğunu söylemiş ama başı beladan kurtulmamıştır. 4 milyon dolar kefaletle ceza evinden serbest bırakılmıştır.
ABD başkanları her 24 Nisan’da bu konuyu ısıtıp önümüze getirirler, bizden taviz almaya çalışırlar. Taviz verince de; soykırım demez, büyük felaket gibi laflarla tiyatro gösterisi sona ererdi. Türkiye ABD’nin puştluklarını yüzüne vurunca; Joe Biden 1915 olayları için “Soykırım” dedi. İşin garibi Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan, 1915 olayları için Ermenistan'da kullanılan "soykırım" yerine "Büyük Felaket (Meds Yeghern)" ve "kırım" sözcüklerini kullandı. Bakalım 24 Nisan’a kadar soykırım demeden durabilecek mi? Bakalım Kovboy Joe yine aynı şekilde zırvalayacak mı?
Biz bu toprakları vatan tuttuğumuz günden buyana bize karşı Ehli Salip (haçlı) bakışı ve davranışı hiç değişmemiştir. Bu siyasetin öncüsü Dün İngiltere bugün ABD’dir.
100 yıl önce, Osmanlı Devleti'ni parçalayarak, 64 ayrı devlet çıkarmışlardı.
Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılı nedeniyle değerlendirme yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "1. Dünya Savaşı bitmedi. Devam ediyor.” demiştir.
"Yüzyılın hesaplaşmalarıyla karşı karşıyayız. Bu son istiklal savaşımızdır.”
Bu gün Türkiye; yakın coğrafyada, Afrika’da öne çıkıyor ve masada oturma iradesini ortaya koyuyor. Bu nedenle Terör örgütleri vasıtasıyla hizaya getirme gayretleri var. Bu durum başka çatışmaları da getirebilir. 1.Dünya Savaşında İngilizler Anadolu’ya Yunanlıları çıkardılar. Şimdi de ABD Yunanistan ile sınırımızda yığınak yapıyor.
Türkiye yeni bir haçlı kuşatması (seferi) ile karşı karşıyadır. Güvendikleri tek nokta; Türk Kürt, Alevi Sünni, Laik anti laik gibi konuları alevlendirip kutuplaştırmak, iç kavga ile enerjimizi harcamaktır.
“Kavga olan evi hırsızlar gündüz soyarlar.”
Herkes herkese elini uzatmalı, omuz omuza vermeli kuşatma yarılmalı.