Erbakan hoca mükemmel bir zekâya sahip ilim adamıydı. Siyasi hayata atılmadan önce de Türkiye’ye yön verecek yerli milli çizgide siyasi ve teknik konuları gündeme taşıyordu.
Vesayet odaklarınca henüz Odalar Birliği başkanıyken hakkında başlatılan ötekileştirme, düşman görme gibi haince davranışlar; kurduğu partiler kapatılarak devam etmişti.
Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi vesayetçi sistem tarafından kapatılmıştır.
Sistem 24 ayar Bürokratik Mutlakıyet (oligarşi) idi. Yani atanmışların seçilmişlere tahakküm ettiği, bürokrasinin söylenecek son sözün sahibi olduğu kâğıt üstünde bir demokrasi vardı Türkiye’de.
Yüksek mahkeme kararları net olarak söylüyorum “ben yaptım oldu, var mı diyeceğin” cinsinden kararlardı. Refah Partisi “laikliğe aykırı suçların odağı” olmakla suçlanarak kapatılmıştı. Odak olmak ise siyasi partiler kanununda tek tek sayılmıştı.
1.Suç sayılan fiillerin partililerce işlendiğinin ‘hüküm giymeleriyle” sübut bulması, 2.Bu üyelerin ihracı için Cumhuriyet Başsavcısı’nın partiye bildirimde bulunması 3.Partinin bu üyeleri 30 gün içinde ihraç etmemesi, 4. Bu fiillerin üyelerce kesif bir biçimde işlendiğinin sübut bulması, 5. Partinin bu fiilleri benimsediğinin de sübuta ermesi.
Bu günkü DEM Partinin dedesi HEP için; 500’e yakın sanık ve 80’e yakın eylemle “odak” haline gelmiştir suçlamasıyla kapatma davası açılmıştı. AYM, Halkın Emek Partisi’ni (HEP) yukarıda sayılan maddeler gerçekleşmedi.
Gerekçesiyle odak haline gelmediğine karar vermiş ve kapatmamıştır. (Anayasa Mahkemesi, 14.7.1993, E.1992/1, K.1993/1, [R.G.18.8.1993 /21672]).
Refah Partisi içinde yukarıdaki maddeler gerçekleşmemişti. Kapatacaklar ama nasıl kapatılacak. AYM önce tuttu yukarıdaki 5 başlık altında sayılan siyasi partiler kanunundaki maddeyi iptal etti.
O güne kadar yürürlükte olan maddenin iptali ne demektir. Hukuki konularda bilgisi olmayan vatandaşın seviyesine göre anlatırsak; Diyelim ki bir ülkede şöyle bir kanun olsun.
“20 yaşına giren herkes askere gitmek zorundadır. Gitmeyen idam edilir”
Faşist yöneticiler 18 yaşında birini idam için mahkemeye verseler, o gençte benim yaşım 18 daha iki senem var dese mahkeme idam kararı veremez.
Ne yapmak lazım?
O ülkenin Anayasa Mahkemesi kanundaki 20 yaş ibaresini iptal ederse o genç ipi boylar. Efenim eskiden bu yoktu aleyhte kanunlar geriye doğru gitmez diye avazın çıktığı kadar bağır duyulmaz. Refah Partisine bu yapılmıştır.
Hukuk kepazeliği yaşanan bir süreçtir.
Daha sonra kurulan Fazilet Partisi de kapatılınca; Türkiye’de bir yol ayrımı doğdu.
Şevki Yılmaz ismini Türkiye siyasetinin son 35 yılını takip etmiş herkes çok iyi bilir. Rize Belediye başkanlığı ve Milletvekilliği yaptı.
Refah Partisinin iktidar yürüyüşünde halkı ateşleyen konuşmalar yapmakta usta bir isimdi. 28 Şubat darbe döneminde yurt dışına çıkmış, babasının cenazesine bile gelememişti.
Gelseydi; darbeciler hapiste hayatını söndürürlerdi. Şevki Yılmaz; Hasan Mezarcı için “zeki insandı. İçerde işkence yaptılar (aklını oynattılar) çıkınca ben İsa’yım demeye başladı” Eğer ben o dönem yurt dışına çıkmasaydım ben de “Musa’yım diye karşınızda olabilirdim” demiştir.
Şevki hoca “Allah ve melekleri şahit” diyerek, bizzat Erbakan Hoca ile aralarında geçen şu konuşmayı aktarır. “Hocam bir sorum var” dedim.
“Buyur Şevki” dedi. Belli ki bu hareket bölünüyor ve siz bölmeye oynuyorsunuz. İsteseniz bu hareketi böldürmezsiniz dedim, Tayyip Bey de diğerleri de sizi severler, isteseniz ikna edersiniz. Ama parti kapatmanın bakkal kapatmaktan kolay olduğu Türkiye’de iki partiyle yola devam etmek istiyorsunuz dedim.
Sizin yerinizde olsam bende bunu yapardım deyince; “Ne demek o” demesi lazım, ya da “evet” demesi lazım. Demedi “Bir güldü, tebessüm etti” ve ben cevabını aldım. Güldükten sonra “Hayırlı olsun” dedi.
Erbakan Hoca ikinci hareketin önünü açmasaydı partiyi yine kapatacaklardı. Hoca, Ak Parti’nin güçlü olmasını engelleyebilirdi. Hoca bilerek yaptı. Allah kendisinden razı olsun. Ve böylece AK Parti’yi bugünkü durumuna getirdi.
Tüm yasakları kaldırmak için en büyük desteği Erbakan Hoca verdi. Onları tenkit eder görünerek büyük destek sağladı. “Bunlar bizim çocuklar” dese Ak Parti kapanırdı Ak Parti hakkında Erbakan hocanın eleştirel tavrı ve arkasında yatan gerçekle ilgili benzer bir konuşmayı Fatih Erbakan’dan da dinlemiştim.
“Babam öyle konuşmasaydı FETÖ izin vermezdi” mealinde sözler söylemişti. Demek ki aile içinde bu yönde konuşmalar yapılmış ki oğul Erbakan’da bunları söyledi kanaatim var.
Aynı Fatih Erbakan 2023 Seçimlerine ilişkin yaptığı TV konuşmasında “Babam yaşasaydı elbette cumhur derdi.”
“Babam Erbakan ne dediyse AK Parti döneminde yapıldı” ifadelerini kullanmıştır. Ayrıca Saadet Partisini “babamın cezasını ev hapsine çeviren düzenlemeyi CHP Anayasa mahkemesine götürmüştü” dava dilekçesinde Kılıçdaroğlu’nun da imzası var.
Şimdi siz CHP ile nasıl iş birliği yaparsınız?
Bu şekilde eleştirmişti.
Şevki hoca Allah ve melekleri şahittir sözünü boşuna söyleyecek biri değildir. Eğer Erbakan Hoca yol vermeseydi ikinci bir parti (Ak Parti) yol alamazdı.
Her darbe döneminde darbeci zorbalar ülkemizde mutlaka bir kesimi ezmiştir.
Emir komuta merkezinde de ABD olmuştur. 28 Şubat darbesinde mütedeyyin (dindar) kesim sindirilmek istenmiştir. Asker Brifing veriyor hukukçularımız meslek onurunu ayaklar altına alıp koşuyordu.
Tam bir hukuksuzluk ve dayatma hali vardı.
“Gerekirse silah kullanırız” diyen askerleri de gördük.
Vesayetçilerin elindeki bütün imkânlar, Ak Parti iktidarında sistemden tek tek kazınarak sökülüp atılmıştır. Erbakan’ın vesayet erbabını zıplatan sözlerinin (başörtülüye selâm durulması dâhil) tamamı gerçekleşmiştir.
Refah Partisine kapatma davası açan o müptezel savcı, DSP içinde dava açsaydı genel kurul yapmamaktan dolayı anında kapatma kararı çıkardı.
Ama ne dedi “dava açsam şık olmazdı” Bu savcı daha sonra Ecevit başbakan olunca DSP’ye katıldı. Militan demokrasi diye de kitap yazmıştı.
Hulasa-i kelam millete irtica geliyor (cambaza bak numarası) yapıldı, 25 banka battı, zararları devlete yüklenerek, devlet resmen soyuldu.
Faizsiz bir hesapla devlete maliyeti TMSF’nin 2009 yılındaki resmî açıklamasına göre 30 milyar 183 milyon dolar tutuyordu. Bir de faizli hesap yapın dudaklarınız uçuklar.
Bugün; Erbakan hocanın yolunu biz takip ediyoruz diyerek parti kuranlar, vesayetçi yapının banisi ve hamisi olmuş CHP ile aynı torbaya nasıl girerler.
Kazanmak için değil, Ak Parti kaybetsin diye siyaset yapılır mı?
Ak Parti’de aday olamayanları, kırgınları, intikam için aday yapmak ne demek?
Bir genel başkan kalkarda seçimin favorisi İstanbul’da Ekrem Ankara’da Mansur der mi?
Rahmetli baban Erbakan hocamız böyle bir şey yapar mıydı?
Madem öyle Ankara ve İstanbul’da ne diye aday çıkardın. Demek ki adaylarınız Ak Parti oylarını bölmek için çıkarılmış.
Bu nasıl bir CHP sevgisidir. Bu nasıl bir teslimiyettir?
İnanın birileri hazineler dolusu para teklif etseler, Erbakan Hoca teklif sahiplerinin yüzlerine tükürür, analarından doğduklarına pişman eder, teslimiyet algılanacak siyasetin uzağından yakınından bile geçmezdi.
Ne olabilir diye düşüyorum akla yatkın bir gerekçe bulamıyorum.
Amiyane deyimiyle büyü mü yaptılar, nedir? Ben çözemedim ya hu!