Her turnuva öncesi büyük umutlarla yola çıkan milli takımımızda eksikliğini hissettiğimiz tartışmalar “biz olmadan olmaz” diyerek gündeme damgasını vurdu. Konu bildiğiniz üzere Semih Kılıçsoy. Genç yeteneğin tuhaf başlayan A Milli serüveninde tartışılması gereken konu biraz farklı olabilir.

EURO 2024 için geri saydığımız bu günlerde A Milli Takım hakkında tartışma yaşanmaması bana göre kaçınılmazdı. Zira bunun bir gelenek olduğunu söylesek yanılmış olmayız. Her büyük turnuva öncesi yaşadığımız bu tartışmalar silsilesi ise benim açıkçası beklemediğim bir konu üzerinden yaşandı. Beşiktaş tarafından, özellikle Feyyaz Uçar kaynaklı sert açıklamalar son dönemin en parlak genç yıldızı Semih Kılıçsoy’un Milli kadroda “üvey evlat” muamelesi gördüğü yönündeydi.

Stefan Kuntz sonrası Vicenzo Montella ile başlayan “cicim ayları” bu tartışma ile keskin bir duraksamaya uğramış oldu. İddiaya göre Semih kulübünü arayarak antrenmanlara bile alınmadığını söylüyordu. Bu noktada olay ve peşi sıra gelen açıklamalar açıkçası bana bir hayli tuhaf gözüktü. Neden?

Yine bir klişe halini almış olsa da sahip olduğumuz yetenek havuzu gerçekten çok özel. “Altın, Pırlanta, Muhteşem” jenerasyon gibi ifadeleri neredeyse her milli takım için kullanırız. Fakat ortaya konan performanslar ve sahip olduğumuz genç oyuncuların farklılaşan yetenek paletlerinin bu kadroyu gerçekten çok farklı bir noktaya koyduğu açık. Ve şahsi kanaatimce Semih Kılıçsoy bu oyuncular içerisinde, oyun karakteri göz önünde bulundurulunca en farklı oyuncu. Türk futbolunun görmeye alışık olmadığı bir santrafor karakteri.

Yazıyı Semih Kılıçsoy’un gözlemci analizi haline getirmek istemem. Değinmek istediğim nokta Semih tarzında bir oyuncunun şu an için alternatifine sahip olmayışımız. Bu nedenle de Vicenzo Montella’nın Semih’i küstürmek isteyeceğine inanmak bana hiç mantıklı gelmiyor. İşte tam da burada halen yaşanıyor olduğuna inanmak bile istemediğim bir “İletişim” krizi karşımıza çıkıyor.

Tartışmalarımızın sebebi değişmiyor!

Milli takımlar dünyanın neredeyse her yerinde sahip oldukları geniş oyuncu havuzları ve mecburen seçme zorunlulukları nedeniyle her zaman tartışma konusu haline geliyor. Bu kaçınılmaz bir süreç. Ancak siz kadroya dâhil ettiğiniz bir oyuncuyla kurduğunuz bire bir iletişimi ve oyuncunun kulübüyle kurduğunuz dolaylı iletişimi bugün yönetmeyi başaramıyorsanız gerçekten utanmalısınız!

Montella’nın günler sonra gelen açıklaması belki bir nebze olayları anlamamıza sebep olsa da bu açıklamanın uzun bir süre sonra yapılması, oyuncu ve kulübünün duruma dair aydınlatılmaması kabul edilebilir değil.

EURO 2024 için gerçekten güzel hayaller kurduğumuz şu günlerde sahip olduğumuz pozitif enerjiyi ziyan etmek için çok kolay ve anlamsız bir yol bu.

En basit bakışla olay basına yansımadan çok daha önce Montella’nın Semih ile yapacağı kısa bir toplantı, yöneticilerin ise Beşiktaş kulübüyle kuracağı sağlıklı bir iletişim, ortaya çıkan bu krizi başlamadan ortadan kaldırmaya yetebilirdi. Semih’in EURO 2024 için sağlıklı olduğu koşulda kesinlikle düşünüldüğü, yalnızca bu dönemde forma şansı bulamayacağı için oyuncuya daha faydalı olacağına inanıldığı bir yol izlendiğinin aktarılması daha da doğru bir ifadeyle aktarıla-BİLİYOR olması gerekirdi. Bu kadar basit bir yol varken kamuoyuna yansıyan bu tartışma, sahip olduğumuz umutlu ve pozitif tabloya ağır bir darbe indirdi.

Gerçekler tam olarak buysa?

Yazının bu noktasına kadar Montella’nın samimi olduğuna taşıdığım inanç dolasıyla bardağın dolu tarafına bakarak eleştirilerimi yöneltmeye çaba gösterdim. Zira İtalyan çalıştırıcı ile geçirdiğimiz bu kısa sürede gayet şeffaf, iletişime açık ve mantıklı bir çalıştırıcı izlenimi edindik. Bu nedenle de tüm bu kavganın iletişim hatalarına dayandığını düşünmeye devam ediyorum. Ancak bir de “Eğer?” sorusu aklımı kurcalamıyor değil.

Beşiktaşlı yöneticilerin ilk günden beri basına yansıyan açıklamaları iletişim hatasından değil elle tutulur bir art niyete dayanıyorsa eğer, yine bir fiyasko ile karşı karşıya kalmak üzereyiz demektir. EURO 2024 maceramızın uzun soluklu olacağına inanırken yönetimsel müdahaleler ile sahip olunan güzel enerji, kişisel ajandalar sebebiyle mahvedilebiliyorsa vay halimize.

Umuyorum uzun yıllar sonra milletçe heyecan duyabileceğimiz bu EURO 2024 serüveni öncesi birileri şahsi çıkar ya da intikam duyguları nedeniyle bir ulusun heyecanlarını bozuk para gibi harcamaz!