2023/2024 sezonu tüm karmaşasıyla bizleri bilinmezliğe sürüklemeye devam ediyor. “Tamam artık bundan ötesi olmaz” dediğimiz ne varsa fazlası oluyor, günler içinde kaos çıtasının daha da yukarı çıkartıldığını görüyoruz.

Bu kaosun bir numaralı faili olarak ise hakemleri kabul ediyoruz.

Ancak sormak gerek “tutarlı mıyız?”

İlk kez yazdığım bu köşe yazısına başlamadan önce sevgili dostum Uğur Engin’e beni bu anlamda teşvik ettiği için bir teşekkür etmeliyim.

Türk futbolu belki de en kaotik sezonlarından birini yaşarken gündem her geçen gün daha yoğun, her geçen saat daha da sertleşiyor.

Suçlamaların, kavgaların gölgesinde saha içi belki de en az konuşulan alan haline gelmiş durumda. Ancak bir paydaş dışında; “hakemler”.

Ülke futbolunun herkes için ortak düşmanı hakemlerken konuya ne kadar adil yaklaştığımızı birilerinin sorgulaması gerektiği kanaatindeyim.

Neden?

Öncelikle ligi göz ucuyla hatta bırakın ligi ülke gündemini göz ucuyla takip eden bir kişi bile olsanız bu sezon yaşananların birçoğuna hâkim olmalısınız. Zira öyle rezillikler yaşadık ki bugün Türkiye sınırlarını da aşan bir şöhretle gündemimiz küresel bilinirlik kazanmış durumda.

Sokak röportajlarında Türkiye hakkında fikirleri sorulan insanlar hakeme yönelik şiddet başta olmak üzere futbol gündemini anlatıyor.

İşte tam da bu noktada ortak düşmanın esasen düşman olup olmadığını sormamız gerekiyor. Sizce de dünyanın tamamında, yaşanan kavgalarla bilinir hale gelen bir ligin tek sorumlusu hakemler olabilir mi?

Dürüst olmak gerekirse bu bana adil bir yaklaşım gibi gelmiyor. Hakeme yönelik şiddetin yansımalarıyla gündem haline gelebilirsiniz ancak tamamen bunu tarz olaylarla tanınır hale geldiyseniz oklarınızı yanlış yöne çeviriyor olabilirsiniz.

Yine aynı perspektiften sezonun bir numaralı aktörlerini değerlendirelim.

2023/2024 sezonunun baş aktörleri şüphesiz Galatasaray ve Fenerbahçe.

Şampiyonluk ipini göğüsleyebilme arzusunun zihinleri tamamen ele geçirdiği bir ortamda doğal olarak gözler direkt bu kulüplerin yöneticilerine çevriliyor.

Fakat bakıyorsunuz ikisinin de en direkt memnuniyetsizliği ve argümanı hakemler üzerine. İki taraf da rakibinin kollandığını iddia ederken, kendilerinin yarıştan koparılmak istediğine inanıyor.

Peki, sizlere sormak istiyorum. İki tarafın olduğu bir ortamda tek bir paydaşın iki tarafça suçlanıyor olması sizce de mantığa aykırı gelmiyor mu?

Tabii ki Türk hakemlerimizin genel performansını aklayacak ya da olduğundan iyi gösterecek konumda değiliz. Buradaki eleştirilerin büyük çoğunluğuna katılıyor ve hatta çözülmesi gereken daha derin sorunlar olduğuna inanıyorum.

Bir başka yazıda da o problemlere değinmek isterim. Ancak gelinen noktada iki tarafın yükü tek bir paydaş üzerine yıkmaya yönelik çabasının biraz kolaycılık olduğuna inanıyorum.

Gelin birlikte düşünelim. Güçlü iki kulüp, milyonlarca taraftarın duyguları ve harcanan milyarlarca lira. Başarı hedefleri tek, çıkarlar ise denk. Bu nedenle ortak öfkeyi yöneticiler ya da futbolcular üzerinden uzaklaştırabilecek en elverişli pozisyonda kimler var?

Tabii ki hakemler.

Arkalarında pek de duramayan bir yönetim kademesi de söz konusu olunca amiyane tabirle karşımıza “vurun abalıya” portresinden başka bir şey çıkmamış oluyor.

Ve hepimiz biliyoruz ki istisnasız her futbol sezonunda duyduğumuz “Yabancı Hakem” naraları bir gün gerçekleşirse bir, bilemediniz iki hafta sonra hedef tahtasına o çok arzu ettiğimiz yabancı hakemleri oturtacağız.

Ez cümle sevgili futbolseverler, kavgada en savunmasız olanı ortaya atıp onun üzerinde tepinenler, sizce de sorunu ortadan kaldırmayı değil dayaktan kaçmayı hedefliyor gibi durmuyor mu?