Hasretini çektiğimiz Süper Lig’e kavuşmak için artık saatleri saydığımız noktaya geldik. Avrupa Şampiyonası, Paris Olimpiyatları’nda mücadele eden sporcularımız derken zamanın biraz da hızlı geçtiğini söylemek mümkün.

Ancak bu sezon herkesin merak ettiği lig mücadelesi kadar Avrupa’daki maceramızı da önemsememiz çok önemli.

Alışılmışın dışında bir yaz geçirdiğimiz tartışmasız bir gerçek. Özellikle Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlık Seçimi, bu seçimin sonucu ve yankıları bir süre daha, hatta uzunca bir süre daha gündemimizi meşgul etmeye devam edecek. 

Süper Kupa maçında Beşiktaş’ın aldığı sonuç, Fenerbahçe’nin Jose Mourinho macerası, Galatasaray’ın Erden Timur’un ayrılışı sonrası yaşadığı çalkantılar, Trabzonspor’un transfer başarısı doğal olarak herkesin gözünü Süper Lig mücadelesine çevirmiş durumda.

Pek tabii sıraladığımız tüm kulüpler şampiyonluk parolasıyla sezona başlıyor. Ama burada İbrahim Hacıosmanoğlu’nun yaptığı açıklamalar üzerinden kulüplerimizde bir farkındalık yaratmak gerektiğine inanıyorum.

Neden?

Hacıosmanoğlu başkanlık görevini devraldıktan sonra en çok vurgu yaptığı konu “Futbolumuzun marka değerini artırmak” hakkında oldu.

Bu konuda yaptığı vurgunun ne kadar doğru olduğunu hem yayın hakları tartışmalarında konuşulan meblağlar hem de “Süper Lig Şampiyonu” unvanı taşıyan kulübün kazandığı ödüllerinden anlamamız mümkün. 

Bugün üst düzey bir transfer için kulüplerimiz Şampiyonlar Ligi katılım payı almayı hak edemediği takdirde lig zaferinden gelen gelirin hiçbir anlamı olmadığını görüyoruz.

Özetle ligimizin yükte ağır pahada hafif olduğunu kabul etmek zorundayız.  Bu durumu değiştirebilmenin tek yolu ise “Marka Değerini Artırmak”.

Burada Fenerbahçe’nin yıllardır beklediği şampiyonluk, Beşiktaş’ın Sergen Yalçın ile gelen şampiyonluk sonrası yaşadığı krizler, Trabzonspor’un hasreti bitirdikten sonra yaşadığı çalkantı ve pek tabii Galatasaray’ın 5. yıldızı takma arzusu lige verilen önemin her zamankinden daha fazla olacağının işareti.

Fakat “Avrupa Kupası” kazanmak Kıta Avrupası devleri dâhil yalnızca 3 takımın elde edebildiği bir onur.

Tüm kulüp başkanlarının taraftarlarına karşı sorumluluğu ilk olarak lig zaferine endekslenmiş durumda. Evet! Doğru. Ancak unutmamalıyız ki Fenerbahçe UEFA Konferans Ligi zaferinin bana göre kıyısından döndü.

Yanlış planlama, dönemlik endişelere teslim olma gibi problemler yaşanmasaydı belki de ülkemize Galatarasay sonrası ilk kez bir Avrupa Kupası gelebilirdi! 

Tabii ki bu bir varsayım. Olympiakos’un Aston Villa’yı beklenenden rahat geçmiş olması garanti bir zafer anlamı taşımasa da yolun tahmin edilenden çok daha kolay olacağının da bir göstergesiydi.

Bugün Fenerbahçe’ye gelme kararıyla büyük gündem yaratan Jose Mourinho’nun kariyerindeki en büyük başarıları arasında Manchester United ile kazanılan UEFA Avrupa Ligi ve Roma ile kazanılan UEFA Konferans Ligi kupalarını sayıyor olması hiç de boş mesajlar değil! 

Özetle, hem TFF Başkanı Hacıosmanoğlu’nun vurguladığı “değerli bir lig” haline gelme yolculuğu hem de kulüplerin küresel itibarı için ülkemizi Avrupa’da temsil eden kulüplerimizin bu kulvarı gözden çıkartması başlamak üzere olan yeni sezon için benim en büyük korkum! Ve bana göre her taraftarın da korkusu olmalı.

Kulüp yöneticileri unutmamalı ki Avrupa’da gelecek ciddi bir başarı kutlamalardan birkaç hafta sonra tarihin tozlu sayfalarında bir rakam olarak yer alacak lig şampiyonluğundan çok daha önemli!

Galatasaray’ın UEFA Şampiyonluğu’nun bugün Avrupa genelinde ne denli bir itibar aracı olduğunu unutmamak gerek.

Bugün ligi kazanarak kitlelere karşı olan yüklerinden kurtulmak isteyen başkanlarımız, değerli bir lig haline gelmediğimiz müddetçe isimlerini kulüplerinin tarihine kazısalar da gelecek nesiller için bir anı bile olamayacaklarını akıllarından çıkartmamalı.