Hararet ve tansiyonu bir an için düşmeyen ülkemizin kurumlarından bir tanesi de şüphesiz “Türkiye Futbol Federasyonu”

Kelime anlamı ‘aynı alandaki çeşitli kuruluşları bir arada toplayan dayanışma birliği’ olan “federasyon” ülkemiz futbolunda ayrışmanın ve kaosun merkezi haline geldi.

Kulüpler yıllarca kötü yönetildiği için çok sık başkan ve kurul değişikliğine gitti.

Aynı durum Türkiye Futbol Federasyonu içinde geçerli.

Ortak nokta “kötü yönetim” diyebiliriz.

“Medya olarak devamlı eleştiriyorsunuz. Yeter!” deniliyor.

Peki medya mı sadece?

Ülkedeki futbolun yönetiminden memnun olan kulüp, futbolcu, teknik adam hatta futbolsever var mı? Böyle topyekün bir tepkide bırakın futbol federasyonu başkanını okulda sınıf başkanını bile görevde tutmazlar diye düşünüyorum.

Baştan aşağı “kalitesiz ve pespaye” bir yönetim; tepeden tırnağa plansızlık ve programsızlık, tepeden tırnağa rezillik! Malesef ülke futbolunu yöneten oluşumun tanımları bunlar, kabul görünüz.

Peki neden böyle diyorum? Sebeplerden birkaçını sıralayayım :

“Yabancı kuralı” Yıllardır bu kadar değişen kural olamaz, olmamalı artık. Var mı? Yok mu? Artık 3-5 sene sabit kalsın. Takımlarımızın kaç tanesi transferlerde 1 senelik mukavele imzalıyor ki? Geçen sene 8+3, bu sene serbest,2025’te 6+5 vs. Derken tekrar dön başa. Transfer politikalarına balta vuran ve zaten debelenen kulüplerin iyice bataklıktan çıkamamasına sebep olacak bu değişken kural.

“Milli Takımlar” Alt yaş kategorisinden A Milli Futbol Takımı’na kadar futbol aklı kim? Tesisleşme alanında neler yapılıyor? Alt yaş kategorilerindeki gençler ve çocuklar takip ediliyor mu? Kulüplerle işbirliği yapılıyor mu? Yoksa milli takımlar dahi menajerlerin hakimiyetinde mi? Var mı bilen? Yok.

Sonra “2 ileri 3 geri bir milli takım”, sonuç ve günü kurtarma odaklı milli takım, devamlı kadrosu değişen bir milli takım izliyoruz. Sokaktaki 100 futbolsevere Türk A Milli Futbol Takımı’nda kim, hangi mevkiide, nasıl oynuyor? Diye soralım 2 tane aynı ilk 11’i sayan çıkacağını sanmıyorum.

Şu sıralar U19 Avrupa Şampiyonası eleme müsabakaları oynanıyor. Türkiye U19 milli takımımız Almanya, Romanya ve Hırvatistan’ın olduğu grupta ilk 2 maçında Romanya ve Hırvatistan’ı yenip 6 puanla son Almanya maçı öncesi liderliğini sürdürüyor. Son maçta 1 puan alırsa turnuvaya katılma hakkı elde edecek. Zor bir grupta bence takdire şayan bir başarı.

Peki biz bu turnuva ve  U19 milli takımımızla ilgili bilgi edinebiliyor muyuz? Temsilcimizin maçlarını izleyebiliyor muyuz? Kadrodaki oyuncularını tanıyor muyuz? Tabi ki tüm soruların cevabı hayır. Halbuki neredeyse tüm federasyonlar maçları Youtube sayfalarından canlı yayınlıyor. Oyuncularla röportaj yapıyor. Müsabakalar ile alakalı devamlı paylaşımlar yapıyor. Bizim federasyonumuz ise ara sıra paylaşımlarda yorumları kapatıp hemen hemen her alanda kulaklarını tıkıyorlar.

“Passolig” Çok güzel bir proje olarak sunuldu. Fakat fiyasko ile sonuçlandı. Şimdi kurtulmanın yollarını arıyorlar. Sözde bu sistem, kimlik numaraları ve çipli kartlar ile stadlardaki suç teşkil edebilecek eylemleri bireyselleştiriyordu. Ama zaman içerisinde gördük ki hakaret eden, sahaya madde atan 200 kişinin cezasını 2000 kişilik komple bir blok çekti. Cezalar bireylere değil o tribünde maç izleyen herkese verildi. Bir sonraki maça gitmeme cezaları verildi. Taşkınlık yapmadan maç izleyen sporseverlerin suçu neydi? Cevap yok.

“Önlenemeyen ve gittikçe dozu artan şiddet” Bu ülkede bir futbol takımının otobüsü kurşunlandı. Federasyonun sorumluluk alanında olsun olmasın bu işin peşini spor etiği açısından bırakmamalıydı. Sonuç ne oldu? Futbolcular hakemlerin eline vurup kırmızı kartı alıp hakemlere kırmızı kart gösterme cürretinde bulundular. Hakemler stadlarda kilitli kaldı. Futbolcular, başkanlar hakem yumrukkladı, taraftar sahaya inip futbolculara saldırdı.

Tüm bunların sonucu olarak kendi ülkemizde ailesiyle hafta sonu bir futbol maçı izlemeye gelen anne, babalara hatta çocuklara rezil olduk, mahcup olduk. “Hatta dünyaya rezil olduk!”

Geçen yıl logo ve isim tartışmaları, tarih boyunca tespit edilip netleştirilemeyen şampiyonluk sayıları, her kulübe eşit seviyede durulamaması iddiaları, hakem skandalları, yayıncı kuruluş bilmecesi ve Suudi Arabistan’daki Süper Kupa Finali rezaleti.

Tüm bunların üzerine eski FIFA kokartlı hakem Ali Palabıyık’ın “Federasyon başkanı hakemliğimi bitirdi” söylemi ve bu işin mutfağından gelen bir isim olarak federasyon hakkındaki çarpıcı iddiaları.

Evet yolculuk vakti geldi geçiyor. Ülkemizin futboldaki marka değerini her gün daha da düşürenler için istasyonda artık sirenler çalıyor. Biraz külfetli olacak ama bu Türkiye Futbol Federasyonu’nu bir sonraki yolculuğunda SpaceX ile yolcu etmeye ne dersiniz?