Sizce de ‘’Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir’’ deyimi Süper Lig'in şu anki durumunu özetlemiyor mu?
Bana göre sanki Süper Lig'de de pazarın gelişi cumadan belli gibiydi.
Galatasaray’ın coşkulu futbolu ve tribünlerin her maçta final havasındaki atmosferi iç sahada birçok takımı çaresiz bırakıyor.
“Son kurban Çaykur Rizespor” oldu.
Galatasaraylı futbolcular ligin geride kalan haftalarına nazaran Cuma günü mental olarak çok daha sağlıklı ve performanslarının zirvesine yakın bir futbol ortaya koydular.
Yaşına rağmen sahada devamlı koşan Mertens, atom karınca gibi çalışan Torreıra, gittikçe grafiği yükselen Köhn, hat-trick yaparak olağanüstü oynayan Kerem Demirbay…
Buna olumlu eleştirilerin takıma etkisi olarakta bakabiliriz.
Galatasaray’da neredeyse topu alan her oyuncunun dikine gitmesi, zaman zaman arka alanda tehlikeler yaşatsa da 1 yersek 2 atarız, 2 yersek 3 atarız felsefesini Okan Buruk takıma iyice deklare edip benimsetmiş durumda.
Hem ön alan baskısı ve kaptırılan topun ardından tam saha pres ile tahribat gücü yüksek futbola Arena’daki muhteşem tribün desteği eklenince Galatasaray ‘’Serengeti’nin Kralı’’ olan simgesi aslana dönüşüyor.
Özellikle ilk yarım saatte atılan goller ile Galatasaray kalan dakikalarda maçı güle oynaya kazanmasını bildi. İlhan Palut’un öğrencileri Hojer’in jeneriklik golü dışında pek varlık gösteremediler.
Galatasaray’ın bu galibiyeti Pazar günü oynanan Fenerbahçe – Pendikspor maçının gerginlik seviyesini bir tık arttırmış oldu.
Fenerbahçe dün Kadıköy’de 4-1’lik bir galibiyet aldı.
Maçı izlemeyen herkes çok rahat bir galibiyet sanabilir. Ama hiç de öyle olmadı.
Pendikspor Kadıköy’ü ilk yarı buza çevirdi.
Hem attığı gol ile hem de hiç ama hiç sevmediğim futbolun taktik faulleri ile. Topun oyunda kaldığı süre çok az ve seyir zevki çok düşüktü.
Mütevazı bütçelerle oluşturulan takımların büyük takımlardan puan ve puanlar almasının yolu bu şekilde oyunu soğutarak olmamalı. Bu hem hakemi, hem de stadyumdaki herkesin gerginlik seviyesini arttırmakta.
Fenerbahçe dün oynanan maçta Galatasaray galibiyetinin stresini açıkça yaşadı.
Olası bir puan kaybı sezona havlu attırabilecek bir kaosa sürükleyebilirdi Fenerbahçe’yi.
Çünkü sarı lacivertli futbolcular yıllardır bu stresi iyi yönetemediler.
Futbolcuların surat ifadeleri ve davranışları bu stresin dışa vurumuydu.
Örneğin; Mert Hakan Yandaş’ın golden sonraki hareketleri, İsmail Kartal’ın maç boyunca yüz ifadesi vb. 3 gün önce Brüksel’de alınan şahane galibiyetten sonra Fenerbahçe iç sahada ilk 1 saat şut atamıyor.
Bu kabul edilebilir değil diye düşünüyorum. Dünkü maçtan bağımsız birçok iç saha karşılaşmasında Fenerbahçe bu sorunu yaşıyor. Tutukluk ve stres.
Buna bahane olarak birçok sebep sıralanabilir.
Hakem hataları, federasyon veya rakiplerle yaşanan gerginlikler vs. lâkin her camianın bunlardan mustarip olduğunu görmekteyiz.
Eğer böyle devam ederse Fenerbahçe bunun cezasını çeker. 10 yıllık lig şampiyonluğu hasreti devam eder.
Fenerbahçe’nin transferden tesisleşmeye, idari kadrodan teknik kadroya kadar takviyelerin yanı sıra belki de iyi bir mental desteğe ihtiyacı olabilir.
Özet olarak Fenerbahçe’deki en önemli sorun ne taktiksel ne yönetimsel.
Stres babacım stres…