Süper Lig’de 28. Hafta maçlarını geride bıraktık ve 29. Hafta geldi çattı bile.
Ama bizimle beraber gelen, geride bırakamadığımız tek şey bana sanki “kötü futbol” gibi geliyor.
Takımlar adeta birbirinin benzeri futbol oynayarak (zaman zaman Fenerbahçe-Galatasaray ikilisinin kadro derinliği sebebiyle göze hoş gelen az sayıdaki maçları dışında) hangimiz daha az kötüyüz? yarışındalar.
Bu yıl hiçbir Süper Lig maçını izlememiş başka bir sporsevere puan durumunu göstersek, hiç kuşkusuz “Fenerbahçe ve Galatasaray harika bir futbol oynuyor” der.
Puan durumuna bakılırsa haksız da sayılmaz. Çünkü ilk iki sırada yer alan bu takımların 3. sıradaki rakibine attıkları fark 27-28 puan. Ve ligin bitmesine daha 10 hafta varken.
Fakat saha içerisine baktığımızda hiç 28 puanlık bir fark yok oyun olarak.
Çünkü az evvel de bahsettim takımlar birbirine çok benzer kötü performanslar sergilemekte.
Olaya gol sayıları üzerinden bakalım. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bu sene ağlara gönderdiği toplam gol sayısı tam tamına 130! Yazıyla “yüz otuz!”
Peki bana akılda kalan fevkalâde 10 tane gol sayabilir misiniz değerli futbolseverler?
Sayamazsınız biliyorum. Çünkü İstanbulspor’un takım halinde attığı goller ile Galatasaray’ın, yahut Ankaragücü’nün takım halinde attığı goller ile Fenerbahçe’nin attığı goller arasında puan tablosundaki fark gibi bir büyük fark yok.
Seyir zevkimiz yerlerde.
Biliyorum belki acımasız yaklaşmış olabilirim.
Elbette bu iki asırlık köklü camiaların yatırımları, yıldız transferleri, saman alevi gibi arada gözümüzü alan performansları oldu.
Buna da artık “bir zahmet!” demem çok da yadırganmamalı.
Bizim geçmişi başarılarla dolu bu büyük camialarımızdan beklentimiz elbette daha fazlası. Daha fazlası derken Süper Lig puan tablosu rekorları değil.
Tabi ki büyük takımlarımızı eleştirirken futbolun diğer önemli paydaşlarını göz ardı edemem.
Mesela yöneticiler, hakemler vs saymakla bitmez ama her seferinde Avrupai değer bekleyen bu futbol paydaşlarımız bir türlü kendilerini o değere yükseltemediler.
Sanki takımlarımızın kötü performansını kendilerine rol model almışçasına her alanda performans düşüklüğü Türk futbolunu çepeçevre sarmış vaziyette.
Hep şöyle manşetler görürüz. “Fenerbahçe Avrupa’da 5 büyük ligde en çok gol atan takım!”, “Galatasaray Avrupa’da en çok puan toplayan takım!”
Nitekim bırakın Avrupa’nın büyük takımlarıyla performans yarışını, Avrupa’nın majör liglerinin dışındaki lig takımlarıyla bile yarışamaz hale geldik.
İşte en yakın örneği Çekya temsilcisi Sparta Prag! veya Uefa Konferans Ligi son 16 eşleşmesinde bizleri tedirgin eden Belçika Lig A temsilcisi Royale Union Saint-Gilloise!
Turu atlayan umarım Fenerbahçe olur fakat burada değinmek istedim nokta, Fenerbahçe yöneticisi Selahattin Baki’nin “En iyi top oynayan takımlardan birini çektik!” yorumu ile doğru orantılı.
2 sene öncesine kadar ismini bile duymadığımız takımlar Avrupa sahnesinde en iyi top oynayan takımlardan olurken bizim asırlık çınarlarımız ise maalesef her kurada “acaba dişimize göre kimi çekebiliriz?” düşüncesinde.
Maalesef o diş artık ciddi anlamda sallanıyor.
Tedavi edilemeyecek seviyelerde.
Hatta belki de yakın zamanda o dişi kaybedebiliriz.