Zamanınızın büyük çoğunluğunda aynı filmi izleseniz, aynı kitabı okusanız, aynı müziği dinleseniz ne hissedersiniz? O derin bıkkınlık hissiyatını hatırladığınızı düşünüyorum. Türk futboluna bakınca aynı hissi yaşamaktan sıkılmayışımıza ise hayret ediyorum!

Geçtiğimiz yıl 26 Nisan tarihinde yine bu sayfada yazdığım bir yazıda “Bizim problemlerimizi başkası çözemez” ifadelerini kullanmıştım. Türk futbolunun içinden geçtiği “Yabancı VAR Hakemi” kavgalarının anlamsız olduğunu ifade etmekti amacım. Tıpkı benim gibi herkes biliyordu ki yabancı VAR hakemleri de bir çözüm anlamı taşımayacaktı. 

Bırakın zamana bırakıp bugünden geçmişi değerlendirmeyi daha o günler yaşanırken sorunu çözmek bir kenara dursun daha da derinleştirdiğini gördük bu misafir hakemlerin. 

Hal böyle olunca aradan geçen 8-9 ayın ardından VAR hakemi de değil artık sahada yabancı hakemler yer almalı tartışmalarını okudukça kahkaha atmaktan alamıyorum kendimi.

Neden?

Çünkü sorun VAR’da ya da sahada yer alacak yabancı hakemlerle de çözülmeyecek. 

Bu noktada yanlış anlaşılmak asla istemem. Yabancı hakemlerin görev almasına karşı asla değilim. Sorunun çözümü için yüzde 1 ihtimal bile olduğuna inanılıyorsa denemenin zarar vereceğini de düşünmüyorum. Ancak biliyorum ki yabancı hakemlerde hata yapacaklar ve onların da gizli ajandaları olduğuna dair kavgalar devam edecek. Kimse şapkayı önüne koyup düşünmeyecek ve yine bir “öteki” ya da “düşman” aramaya devam edecek.

Tutkulu bir futbolseverseniz İngiltere Premier Lig’i de az çok takip ettiğinizi varsayıyorum. Peki, orada yaşanan hatalara rağmen hakemlikte referans noktası olarak kabul ediliyor oluşunu neden sorgulamıyoruz? Hem de akıl almaz hatalara rağmen. 

Bugün Türkiye’de yaşansa ne Türkiye Futbol Federasyonu ne de Merkez Hakem Kurulu yönetiminde bir kişi bile bırakmayacak hatalar bunlar. Fakat sonuç ne oluyor? 

Maçtan sonra yayınlanan bir özür metni her şeyi çözmeye yetiyor. 

Bunu sağlayan orada görev alan hakemlerin mükemmel olmaları mı sizce? 

O zaman sizden David Coote ismini Google üzerinden aratmanızı rica edeceğim. Liverpool ve Jurgen Klopp hakkında ağır ithamlar kullandığı bir video internete sızdıktan sonra hakemlik kariyeri biten bir isim bu.

Anlatmaya çalıştığım şey ilk gün olduğu gibi bugün de aynı. Sistemin sorunlarını bireye yükleyerek ne teşhis koyabilir ne de tedaviye başlayabilirsiniz. Taraftarların sisteme güvenmediği bu koşullar altında hakemlere güvenmesini yabancı hakemler dahi olsa beklemek mümkün mü?

Eğer yabancılara görev verilecekse “Yöneticilik” verilmeli!

Benim bu noktada toplumsal olarak içinde olduğumuz birbirine güvenmeme koşulları altında tek önerim tarafsız kuruluşlarca denetlenen ve liyakate dayalı yabancılar tarafından yönetilen bir TFF ve MHK oluşturulması. Bakın burada sadece “Başkan” statüsünden bahsetmiyorum.

Yani Stuart Dallas geldi hakemleri düzeltecek gibi sakat bir mantık değil bu.

Tüm organlarıyla, ülkede herkesin birbirine atfettiği “gizli ajandası” olmayan insanlara devredilmesi.

Bu da çözüm olacağını iddia ettiğim bir öneri değil ve desteklemiyorum! Bunu ısrarla belirtmek isterim. Çünkü orada bambaşka bir yazının konusu olan “Sporun Amerikanizasyonu” başta olmak üzere çok derin tartışma konularını da açmamız gerek. Ve emin olun bu insanlara da güven duyamayacağız çünkü güven sorunları olan bir toplum haline geldik.

Ancak ne olursa olsun sadece hakemleri yabancılaştırmaktansa bu önerinin daha başarı ihtimali yüksek olduğuna da eminim. 

Sonuç olarak bizim sorunlarımızı yabancı VAR hakemleri çözemediği gibi yabancı orta hakem ya da yardımcı hakemler de çözemeyecek. Önerdiğim şekilde kurumları yabancı yöneticilere ve kuracakları ekiplere teslim etsek bile yüksek ölçekte bir güven sağlayamayacak. Bu nedenle bir kez daha tekrar etmek istiyorum ki “Bizim sorunlarımızı başkaları çözemez”.

Nasılını ve ne zamanını hep beraber tartışmaya devam edelim. Ancak sihirli bir değnek ile futbol ortamına bahar geleceğine inanmayı da bir an evvel bırakalım.

2025 huzur, sağlık ve mutluluk getirdiği kadar tartışmaların da anlayış üzerine inşa edildiği bir yıl olsun!